MB’nin nafile faiz artırımları
02 Haziran 2008
Sanıyorum şu yargıya çok sayıda iktisatçı katılıyor: Enflasyonla mücadelede Merkez Bankası (MB) yalnız bırakılıyor. Ben de bu yargıya katılıyorum. Ancak benim gerekçem farklı: Hem 2007, hem de 2008'de düşük bir büyüme hızına mahkûm edilmiş olmamızı enflasyonla mücadelemize sekte vuran temel politika yanlışlığı olarak görüyorum. Diğer bir ifadeyle, enflasyonla mücadelede karşılaştığımız en büyük problem olarak benim belirlediğim şu: Çok daha yüksek bir büyüme hızına ulaşabilecekken, üstelik bunu gerçekleştirirken potansiyel büyüme hızımızı yükseltmeye yarayacak ilk ve önemli adımları da atmış olacakken, böyle yapmamış olmamız. Bunu tersten okuyalım: Şu sıralarda devreye sokulduğu söylenen politikaları sıkça ileri sürüldüğü gibi "enflasyonla mücadeleden taviz vererek büyüme hızını
[Devamı]
Eksikliği gidermek için
01 Haziran 2008
Eksik olan ne? Şu: Türkiye'yi orta vadede gelişmiş ülkelerin refah düzeyine yaklaştıracak, çok iyi bir zamanlamayla ve çok iyi anlatılarak herkesi heyecanlandıracak yeni bir ekonomik program. 'Yeni bir ekonomik program', 'zamanlama' ve 'iyi anlatılarak' sözcüklerinin altını çizelim.
[Devamı]
Daha fazla özveri mi?
29 Mayıs 2008
Soru şu: 2006'ya kadar enflasyonu rahatlıkla düşürebildik. Ama bundan sonra enflasyonu düşürmek için katlanacağımız maliyet giderek artacak mı? Soru fedakârlık oranı ile ilgili. Bu oran bir tanıma göre enflasyonu 1 puan düşürmek için üretimin potansiyel üretim düzeyinin ne kadar altında kalması gerektiğini gösteriyor. Bir türevi de şu: Enflasyonu 1 puan düşürmek için işsizlik oranının doğal düzeyinin ne kadar üzerine çıkmasına razı olduğunuzu ifade ediyor.
[Devamı]
Kraliçe (bile) beğendi
26 Mayıs 2008
Bir buçuk günlüğüne Paris'teyim; Afganistan'la ilgili uluslararası bir toplantı. Çok yakın birkaç Afgan dostumun neler 'çektiğini' neredeyse otuz yıldır biliyorum. Önce Rus işgali, en sonunda da Taliban rejimi nedeniyle onlarca yıl ülkelerine gidemeyen insanlardan bahsediyorum.
[Devamı]
Küreselleşme ve para politikası
25 Mayıs 2008
Para politikasının karşı karşıya olduğu üç temel sorundan söz ediyordum. İlk ikisi ekonomi politikası kararı almaktan sorumlu olanların davranışları ile ilgiliydi. Birincisi hükümetin özellikle 2006'daki uygulamalarının Merkez Bankası (MB) ve para politikasına ilişkin yarattığı şüpheler ve beraberindeki kredibilite kaybından kaynaklanmıştı. İkinci temel sorun ise ya ekonomi politikası anlamında dişe dokunur bir karar alınmaması ya da prim affı gibi "Şimdi bu da nereden çıktı? Yoksa geçmişe mi dönüyoruz?" sorularını beraberinde getiren uygulamalardı.
[Devamı]
Neyi affediyorsunuz?
22 Mayıs 2008
Ellerini önüne kavuşturmuş, başı hafif öne eğik duruyor, yere doğru bakıyordu. Amiri makam masasının arkasındaki makam koltuğunda oturuyor, söyleniyordu. Dudaklarından belli belirsiz döküldü: "Siz nasıl tensip ederseniz efendim." Tensip edilenin kendisi için iyi bir şey olup olmadığını sorgulamadı bile...
[Devamı]
MB’ye yardım gerekiyor
19 Mayıs 2008
Mayıs ayının beşinde para politikasının karşı karşıya olduğu temel sorunlar üzerinde durmaya başlamıştım. Akademik açıdan son derece sıradan olan ilk sorun, para otoritesinin kredibilitesini olumsuz yönde etkileyen, bu nedenle de aldığı kararları ister istemez etkileyen uygulamalarıydı işbaşındakilerin. Bunun en güzel örneği de 2006 yılında bir türlü halledilemeyen yönetim değişikliği sürecinde yaşananlardı.
[Devamı]
Prestito del littorio
18 Mayıs 2008
'Littorio' 1926'da faşist İtalya dönemden önceki kurumlardan ayırmak için, kurumların adlarının arkasına 'del littorio' sözcüğü ekleniyormuş. 'Prestito' ise ödünç para verme anlamına geliyormuş. Kısacası, yazının başlığını 'Faşist İtalya'dan kaynak' şeklinde çevirebiliriz. Hatırlarsanız kamu borcunun mali
[Devamı]
Anlamak o kadar zor mu?
15 Mayıs 2008
Farkındaysanız, 'krizde en kötü geride kaldı', yok 'ileride derinleşebilir' falan derken mayıs ayının ortasına geldik. Bu kadar süreyi önemli bir belirsizlik altında geçirdik. Geldiğimiz noktada piyasada daha yüksek bir faiz haddi var, tüketici ve yatırımcı güveni daha düşük, büyüme hızımız da düşük olacağa benzer. Kısacası, dışarıdaki depremin etkisi beklendiği gibi oldu.
[Devamı]
Nereye, ne kadar?
12 Mayıs 2008
İçinde bulunduğumuz koşullarda yeni bir ekonomik hikâyeye öylesine ihtiyacımız var ki... Türkiye'nin ekonomik açıdan bir üst lige sıçrayacağının güvencesini verecek, kısaca ileriye tekrar güvenle bakmamızı sağlayacak bir hikâyeye... Böylelikle dışarıdaki depremi en az hasarla atlatacağımıza da inanacağız. Bu hikâye özünde Türkiye'nin potansiyel büyüme hızını nasıl artıracağımızı ve işsizlik sorunu ile nasıl baş edeceğimizi anlatmalı bize. Diyelim ki böyle bir hikâye yazdınız, ekonomiye duyulan güvenin giderek azaldığı bu çalkantılı ortamda bunu nasıl anlatırsınız? Farklı biçimde sorarsam; önemli bir reform hamlesine nasıl başlarsınız? Herhalde Bağdat'taki sağır sultanın bile duyacağı bir kampanya ile. O sultanın duyduklarına inanması için de hiçbir tereddütte yer vermeyecek şeki
[Devamı]